Elbistan şehri kahramanmaraş ilinin en büyük nüfusa ve topraga sahip olan ilçesi olmaktadır. Doğu anadolu, iç anadolu ve akdeniz bölgelerinin kesiştiği bir noktadır. Denizden rakam olarak 1.150 m yüksekte olmaktadır. Elbistan şehri düz bir ovadır etrafı daglarla çevrili mükemmel ötesi bir yerleşim ve tarım alanı olmaktadır. Elbistan’ın geçimi ise tarım, hayvancılık, sanayi ve çiftçilik üzerinedir. Günümüzde ise bu fark kaybolmaktadır.
1563 tarihli Elbistan Tarihi haritası binlerce yıl öncesine baktığımızda, anadolu’yu güney’e oradan da arabistan’a bağlayan en kısa yolun Elbistan’dan geçtiğini görürüz. Bu yol, aynı zamanda Elbistan bölgesi’ne girerken ve çıkarken dar boğazları ve geçitleri takip etmek zorunda olduğundan, geçenler için fazla güvenli de değildir. Çünkü bu geçitlere ve vadilere sahip olan güçler, geçenlere istediği kötülüğü yapabilme fırsatını, hücumda üstünlük ve tuzağa düşürüp imha etme imkanını yakalamış olurdu.
Ayrıca elbistan üç büyük nehir ve onların birçok kolları ile sulanan geniş ve Türkiye’nin 4. büyük ovasının içindedir. Etrafı dağlarla çevrilidir ki, bu yüzden alınacak tedbirlerle güvenliği sağlanmış bir şehir haline gelebilirdi. Bu sebepler yüzünden, tarih boyunca birçok ülkeler, komutanlar, bey ya da hükümdarlar buraya sahip olmak istemişler; bu uğurda, sayısız savaş ve baskın yapmaktan kaçınmamışlardır.
Dolayısıyla Elbistan’ın bir türlü belini doğrultmasına fırsat vermemişlerdir. Sekiz, on bin yıllık tarihe sahip olmasına rağmen, ayaktaki eserler incelendiğinde sanki üç-beş yüz yıllık bir şehir görünümünde kalmıştır. Tüm ovasında tarih boyunca kurulmuş sayısız site devletlerinden ve büyük medeniyetlerden de çok az sayıda eser ayakta kalabilmiştir.
Nesi varsa, ya yok edilmiştir ya da yıkık dökük halde yeraltında, otuzun üstündeki höyüğün içinde yatmaktadır. Bizce, ciddi kazıların yapılmasını ve çıkarılacak eserlerle birlikte daha önce günışığına kavuşturulan ve Maraş, Adana, Ankara, İstanbul müzelerinde sergilenmekte olan eserlerin toplanarak “ELBİSTAN BÖLGESİ MEDENİYETLERİ MÜZESİ” tesis edilmelidir. Elbistan tarihi hakkında içerik kaynagı aldığımız adres ise Elbistan Kaymakamlığıdır.
Elbistan birçok medeniyetlere yataklık etmiştir. Hititler en uzun zaman yerleşik kalanların başında gelmektedir. Binboğa dağlarından bol miktarda gümüş madeni çıkardıkları ve bunlarla kap-kacak yaptıkları bilinmektedir. Sonra Akadlar, Sümerler, Asurîler, (kısa dönem) İranlılar, Makedonyalılar (Elbistan ovasındaki eski eserlerin çoğu Makedonlara aittir) hakim olmuşlardır.
Sonra, bir ara Ermeni Selefkiyan devleti kurulmuş ve Romalıların egemenliğine girmiş, daha sonra da sırayla Bizanslılar, Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar tarafından sahip olunan ve hep stratejik önemi yüksek bir şehir olarak kendini göstermiştir. Elbistan tarihinde en önemli tarihi eserlerin den birisi ise Ulu Cami’dir. Aslında Elbistan da Dulkadiroğlu beyliği yaşamış olup , Yavuz Sultan Selim’in dedesi Ulu cami de namaz kılardı.
Aleüddevle ‘nin kabri de bu caminin içinde yer almaktadır. Aleüddevle’nin kabri Osmanlı’ya Yavuz gibi bir padişahı yetiştiren annenin, babasına bir fatiha okumak isteyenler için yapılmış bir kabirdir. Osmanlı Devleti’nin Anadolu Türkmen birliğini sağlama çabalarının aslında son halkalarından bir tanesi Aleüddevle yapılan mücadele idi. Yıldırım Beyazit ile beraber başlayan Mersin’e kadar uzanan bir mücadeledir. Yıldırım Beyazid bu bölgelere kadar ulaşıyor, bu bölgeleri kuşatıyor ama alamıyor.
Özellikle Fatih Sultan Mehmet döneminde Anadolu Türkmen Beylikleriyle çok sıkı ilişkiler var idi. Özellikle 1. Murattan başlamak üzere bu coğrafya Osmanlı devletine tam tamına 5 tane gelin vermiştir. Elbistan bölgesi Oğuz boylarının en önemlilerinden birine merkez teşkil ediyordu ve Osmanlı buraları önemsiyordu. Daha sonrasında safabiler memlükler arasında kalınan şehir işgal edilmiş.
Onu kurtarmak için çeşitli uğraşlar yapılmıştır. Şehrin başına Aleüddevle geçmiş ve her kızını bir yerlere vererek izdivaçlarla varlığını belirli etmiştir. Osmanlı‘ya göndermiş olduğu kızı Yavuz Sultan Selim’in annesi olacaktı. Elbistan tarihine bakacak olursak 1507 yılında elbistan tekrardan Şah İsmail tarafından bir saldırıya uğradı ve kent de taş üstünde taş kalmamıştı.
Tarihi Selçuklu Camisi harabe haline geldi. Aleüddevle mecburen denge politikası güderken Yavuz’a sırtını dönecek ve Çaldıran savaşına giderken dedesinden gerekli desteği görmeyecektir. Ve bunu acısını Çaldıran dönüşü Turnadağ Savaşında çıkaracaktı. Bugün Göksun Andırın dağları arasında bulunan Ördekli mevkinde Turnadağ savaşı yapılacak. Bu savaşı Aleüddevle kaybedecektir. Andırın dağlarına doğru kaçarken orada Osmanlı askerleri tarafından öldürülecektir.
İlk çağlarda tarım ve hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğu yıllarda geniş otlaklara, yazın yaylaklara ve bol su kaynaklarına sahip elbistan bölgesi önemli bir yerleşim alanı olmuştur. Bu yerleşimlerin en önemli delili yaşam Hüyükleri ve Tümülüs (Kurgan)’lardır. Elbistan ve civarında Minehöyük, Ozanhöyük, Karahöyük, Tilhöyüğü, Malaphöyüğü, Gavurviranhöyüğü vb.onlarca yerleşim yeri mevcuttur.
Ayrıca önemli Devlet adamlarının gömüldüğü Tümülüs denilen mezarlarda dağ ve tepelerin üzerinde elli civarında ova kıyısına serpilmiştir. Bu Tümülüsler 20-50 m. yüksekliğinde 50-100 m. genişliğindedir. Bu mezar odalarının üzerine talan yapılmaması için insan ve hayvan gücüyle tonlarca toprak taşınmıştır. Piramitlerin yapılması kadar zor olmasa da anıtsal yapılardır.
Aynı zamanda bu coğrafyada nüfusun çokluğunu da gösterir. Yerleşim höyükleri ve Tümülüsler de hiçbir arkeolojik kazı yapılmamıştır. Elbistan’da ovanın etrafı tabi bir kale suru gibi dağlarla çevrilidir. Güneyinde ve Doğusunda Toros dağları, Batısında Binboğa ve Hezanlı dağları, Kuzeyinde ise Tahtalı dağları ile çevrilidir.
Elbistan’ın ilk sakinleri Kafkasya kökenli Turanî bir kavim kabul edilen Hurri’lerdir. Bunlar da ahret inancının olması Tümülüslerin yapılma sebebidir. Yükseğe yapılması ise hem anıtsal hem de Tanrıya yakın olma inancından kaynaklanır. Elbistan adı Hitit Luice’de Asta (akan, akar), Farsça’da Ab (su) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
Akan su şehri anlamına gelir. Bu ismin gelişim süreci ise, Ablasta – Ablistan – Albista – Albistan – Elbistan şeklindedir. Elbistan’ın bilinen tarihi Hurri’lerle başlar. Sırasıyla Hititler, Asurlular, Persler, Selevkoslar, Urartular, Kommagenler, Romalılar, Bizanslılar ve Abbasiler ve Türk hâkimiyeti ile devam eder.
Elbistan 1085 yılında Emir Buldacı tarafından fethedilerek; Anadolu Selçuklu topraklarına katılmış ve Türk hâkimiyetine girmiştir. Elbistan’ın aynı tarihte Ceyhan Irmağı ve Küçük Ceyhan arasındaki Kale civarındaki adaya taşındığı bilinmektedir. Elbistan Haçlı Seferleri, Moğol İstilası ve Şah İsmail Döneminde üç kez istilaya uğramıştır.
1337’de Zeynettin Karacabey tarafından Dulkadirli Beyliği kurulmuş, 1522’e kadar bu beylik bölgeye hakim olmuştur. 185 yıl hüküm süren Dulkadirli beyliği Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Sivas, Gaziantep(Ayıntap), Hatay, Kayseri, Kırşehir, Harput (Elazığ) gibi illeri içine almıştır. Osmanlı hakimiyetine en son katılan beylik, Dulkadirli Beyliği’dir.
Elbistan, Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra 1522’de Maraş’ta kurulan Dulkadirli eyaletinin sancağı olmuştur. 1864’te Halep vilayetinin Maraş sancağına bağlı kazadır. 1867 tarihinde Müsellemlikten Kaymakamlığa dönüştürülmüştür. I. Dünya Savaş’ı sonrasında Halep’in topraklarımız dışında kalmasıyla Maraş vilayetine bağlanmıştır. Elbistan, günümüzde Kahramanmaraş’ın en büyük ilçesidir.